“Kıbrıs, Türkiye’nin ön
Cephesidir…”
Necdet Buluz
Bugünlerde Kıbrıs sorununa çözüm bulabilmek için iki toplum arasında yapılmakta olan görüşmelerde Rum tarafı neredeyse “Kıbrıs’ı terk edin, her şeye biz hakim olalım. Türk askeri de adadan çekilsin” görüşünde. Yunanistan ve AB ülkeleri de Rum tarafında yer alıyor. Tabloya baktığımızda Türk tarafının yalnızlığa itilmekte olduğunu görüyoruz.
Kıbrıs konusunun gündemin başına oturduğu ve adada çözüm çalışmalarının başladığı günümüzde böylesine etkinliklere ağırlık verilmesi önemlidir. Çünkü Kıbrıs ve Kıbrıs Türklerinin içinde bulunduğu sıkıntıların Türk ve dünya kamuoyuna yansıtılması, konu hakkında doğru bilgilendirilmesi gerekiyor. Kıbrıs’tan kopmamalıyız. Her şeyin “oldu-bittiye” getirilmesinin da karşısında durmalıyız. Nitekim bu konuda büyük bir mücadele verildiğini de görmekteyiz.
Rum tarafının isteklerinin arkası kesilmiyor. Türk toplumunun yaşadığı toprakların da önemli bölümünün kendilerine verilmesini istiyor. Özetle, Kıbrıs Türklerini iyice köşeye sıkıştırmak, azınlık durumuna düşürmek için oyun oynanıyor. Bu konuda AB’yi de arkasına alan Rumlar adanın tek hâkimi olma peşinde koşuyor.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Fikir ve Hareket Grubu tarafından “Geçmişten Günümüze Kıbrıs Sorunu” konulu bir etkinlik düzenlendi. Etkinliğe konuşmacı olarak katılan Kıbrıs Harekâtına katılarak “gazi” unvanını alan emekli yarbay ve yazar Atilla Çilingir damgasını vurdu. Çilingir “Şunu herkes bilsin ki Kıbrıs Türkiye’nin ön cephesi durumundadır” dedi.
Bugünkü yazımızı Çilingir’in konuşmasına ayırdık. Çilingir, aynı zamanda Kıbrıs’ta kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı’nın çalışmalarını da ve getirdiği olumlu sonuçları da konuşmasında yansıtıyor. Adanın bugünkü konumuna adım adım gelişini bütün hatları ile ortaya döküyor. Rumların asıl hedeflerinin Türk tarafını topyekûn ortadan kaldırmak olduğuna da parmak basıyor.
Biz, Çilingir’in Kıbrıs’ın Türkiye için neden bu kadar önemli olduğu konusundaki görüşlerini sizlerle paylaşmak istedik. Çilingir konuşmasında “Kıbrıs adası elimizde bulunduğu süre içinde uluslar arası sulara açılabiliriz. Türkiye’nin güneyden kuşatılmasını önleyebiliriz. Bu nedenle ada Türkiye için çok büyük önem taşıyor” diyor.
Kendisini dinleyelim mi?
“Neden Kıbrıs Adası bu kadar önemli? Bir kere 1930’lu yılların ortasına gittiğiniz zaman büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Harp Akademili öğrencilerle beraber Antalya’da Toroslar bölgesinde bir tatbikatta o istikameti gösterip bir sorusu olur: (Kıbrıs Adası neden bu kadar önemli?) diye sorar. Aradığı cevabı yeterli bulmayan büyük önderimiz şunu söyler:(Kıbrıs Adası elimizde olduğu sürece biz uluslar arası kara sularına açılabiliriz. Kıbrıs Adası elimizde bulunduğu sürece Türkiye’nin güneyden kuşatılmasını önleyebiliriz. Onun için Kıbrıs Türkiye’nin ön cephesidir. ) Onun içindir ki zaten 1878’den 1974’e kadar geçen süre zarfında Kıbrıs Adası ile olan ilişkilerimizi orada yaşayan yurttaşlarımızla asla kopartmamışız. Zaten Kıbrıs Adasının 1571 yıllardan gelen çok önemli bir özelliği de var. 307 yıl orada Osmanlı’nın hâkimiyetini görürüz. Hakkın, hukukun, medeniyetin ne olduğunu bizim atalarımız onları intikal ettirmiş ve adada yaşayan dört ayrı medeniyete örnek olmuştur. Dolayısıyla 1878’de de o toprakları terk eden Osmanlı, İngiliz müstemlekesi olarak adayı oraya bıraktıktan sonra ta 1974’e kadar geçen sürede orada yaşayan Kıbrıs Türkünün, Kıbrıs Türk halkının hakikaten ana vatanı olan bağımlılıklarından hiçbir şey kaybetmediklerini ana vatan olan özlemlerini daima canlı tuttuklarını görürüz. Bunun en önemli tarihteki yansımalarından bir tanesi 1963 olaylarıdır. Daha sonra da 1 Ağustos 1958’de kurulan Türk Mukavemet Teşkilatıdır. Dolayısıyla 20 Temmuz 1974’e kadar geçen süreçte adadaki Türklerin canını, namusunu koruyan ve Türkiye’den subayların, astsubayların orada görevli yer altı örgütlerine emir komuta etmesiyle şanlanan bir tarih yaşanmıştır. 1958’den 1974’e kadar geçen süre Türk Mukavemet Teşkilatının izleridir.”
1955 yılında Rum tarafından kurulan EOKA adada Türk toplumunu yok etme planlarını devreye sokmuştur. Anımsanacağı üzere 21 Aralık 1963’ün kanlı Noel gecesinde EOKA çeteleri 103 Türk köyünü yakıp yıkmış, o gece 400 Türk vatandaşını da katletmişti. Çoğu Türk vatandaşı da kaybolmuştu. Bu olayların Kıbrıs’ta Türk toplumu arasında göçün başlamasına da neden olmuştu. Korku ve sindirme, baskı ve göç alabildiğince hızlanmıştı.
İşte 15 Temmuz 1974’de gerçekleşen Kıbrıs Harekâtı’nın hedefi Kıbrıs Türklerinin topyekûn ortadan kaldırılmasını önlemekti. Türkiye, kan dökerek bu harekâtı gerçekleştirmiş, Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarını kucaklamıştır.
Hani yazımızın başında “Kıbrıs Türkiye için neden bu kadar önemli?”demiştik ya, bunun siyasi ayağı kadar ekonomik alanda başka önemli yanları da bulunuyor. Adanın etrafındaki doğalgaz ve petrol zenginliği birçok ülkenin de iştahını kabartıyor. Çilingir, konuşmasında bunlara da değinmiş, kendisini dinleyelim:
“Ortadoğu platosu ile eşdeğer özellikte ve nitelikte Kıbrıs Adasının etrafında tespit edilmiş doğalgaz ve petrol yatakları da var. Buradaki enerji kaynaklarının İsrail, Suriye ve Avrupa üçgeninde bir şekilde ya bir enerji hattıyla, ya da tankerlerle taşınması savaşı var. Onun içindir ki BM’nin dışında bir kuruluş hiç gündemde yokken, olmaması gerekirken 2004 öncesinde pat diye adaya çörekleniverdi. AB’nin Kıbrıs ile ilgili hiçbir inisiyatifi olamaz. Çünkü bu olayın, bu uluslar arası meselenin tarafı da değildir. Hiçbir bedel uğruna Kıbrıs Türkü egemenliğinden, bağımsızlığından vaz geçmez. Bu hatayı bir kez yaptı. Ondan sonra neler yaşandığını biliyor.”
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz