Kansere karşı mücadelede
defne mucizesi…
Necdet Buluz
Çağımızın hastalığı kansere karşı verilen onca mücadeleye rağmen, kanser olayları giderek artıyor. Uzmanlar, bu hastalığa çare bulabilmek için de olağanüstü çaba gösteriyor. Yeni gelişen formüller ve doğadaki zenginliklerden istifade ederek kanserden korunma yolları araştırılıyor.
“Kanserden nasıl korunmalıyız?” konusunda bazı uzman, doktor ve profesörler bu konuda kitaplar yazıyor, televizyonlarda açıklamalarda bulunuyor. Kansere karşı ortak mücadele edilmesi gerektiğinin de altını çiziyorlar.
Fırsat buldukça eski dostumuz Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun sağlık ve kanserle mücadele konusundaki yazılarını takip ediyoruz. Faydalı da oluyor.
Geçenlerde sosyal medyada Dr. İbrahim Uslu, kanserden korunmada “defne mucizesi” başlığı altında bir yazı yayınladı. Hani “her şeyin çözümü doğada” diyoruz ya, işte bu yazı da bunun somut bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Defnenin sadece kansere karşı bir önlem değil, başka diğer bazı hastalıklarla mücadelede de önemli yer tuttuğunu yine bu yazıdan öğreniyoruz.
Yararlı olabileceğini düşündüğümüz Dr. İbrahim Uslu’nun bu yazısını sizlerle paylaşmak istedik, buyurun:
“Kanser hücrelerini yok etmek oksijen molekülüyle onları boğarak olur derken bir taraftan da bol bol antioksidan yani oksijen atomunu yok eden gıdalar yiyelim kanser olmayalım derim, sizce bu çelişki mi?.
Beni takip eden binlerce kişi var ve önceki yazılarımı okuduklarından şimdi bu detaya iniyorum.
Kardeşlerim soluduğumuz havada oksijen molekülü ve oksijen atomu birlikte bulunur, hücrelerimiz oksijen molekülü ile solunum yaparken oksijen atomu ise çok reaktif bir gaz olarak sağlıklı hücrelerimize zarar verir. Oksijen atomu atmosferimizdeki oksijen moleküllerinin güneş ve diğer kozmik ışınlar yüzünden parçalanmasından oluşur. Kozmik ışınlar havadaki reaktif olmayan oksijen molekülünü çoğu zaman atomlara parçalamasa bile moleküldeki elektron dengesini değiştirerek reaktif hale getirebilir.
Aerobik yani oksijeni yakarak enerjilerini elde eden canlılar yaşamları için mutlaka moleküler oksijene gereksinim duyarlar. Anaerobik canlılar ise büyüme ve çoğalmaları için oksijene bağımlı değildirler.
Her nefes alışımızda bir taraftan moleküler oksijeni solurken, onunla birlikte bir de sağlığımız için çok zararlı olan oksijen atomunu yada elektron dengesini yitirmiş reaktif oksijen moleküllerini maalesef ciğerlerimize ve oradan da kanımıza alırız. İşte bu çok zararlı reaktif oksijenlerin kanser yapıcı etkileri olduğundan böğürtlen, elma vb antioksijen gıdalar tüketmeliyiz. Elmayı ısırdığımızda hemen kararır. Onu karartan havadaki oksijen molekülleri değildir, reaktif oksijenlerdir. O halde bir gıdanın ne kadar antioksijen özelliğini görmek için havadaki reaktif oksijenlerin onu hangi hızda etkilediğini görmemiz gerekir. Dikkat ettim, örneğin Amasya elması gerçekten diğer elmalara göre daha hızla kararmakta yani havadaki reaktif oksijenlerle daha hızlı ve fazla etkileşme ve bu yüzden de daha antioksijen özelliklere sahiptir.
Ağaçlar bildiğiniz üzere fotosentez reaksiyonu ile gündüz oksijen verirler. Bu verdikleri oksijen molekül halindedir. Yine ağaçların altında dolaşırken, güneş ve diğer ışınlardan daha az etkilenen soluduğumuz hava ile daha az oksijen atomu soluruz. O halde ormanda yürümek, spor yapmak ne kadar sağlıklıdır bizler için.
Özetle bizleri sağlıklı kılan havadaki oksijen molekülü, kanser, parkinson, MS gibi hastalıklara sebep olan ise havadaki oksijen atomudur. Okumuş cahiller bunu bilmezler.
Kardeşlerim defne tohumu monoterpen ve sesquiterpen molekülleri içerir. Bu moleküller, adeta oksijen molekülü kusar ve eğer bir kanserli hücre varsa bildiğiniz üzere kanserli hücreler oksijen moleküllerinden nefret eder, çünkü onlar oksijensiz solunum yaparlar. Defne tohumun antikanser özelliği işte bu yüzdendir. Hem kansere yakalanmamak için hem de kanser hastalığını tedavi etmek üzere defne tohumunu bu yüzden tüketmeliyiz.
Kardeşlerim aşağıdaki kaynağını verdiğim ingilizce yazıyı Google tercümeden de Türkçeye çevirip lütfen dikkatle okuyunuz.
Defnenin önemini anlayınız. Çünkü defne tohumundaki monoterpen ve sesquiterpen molekülleri sadece kanserden bizleri korumaz, ayni zamanda diyabet, alzheimer, MS, parkinson gibi pek çok hastalığa da çaredir.
Şimdi sizlere bir soru? Dünyada her yil trilyonlarca dolara mal olan ve demiri, çeliği paslandıran nedir? Hemen size “havadaki oksijen” diyecekler. Ama siz gerçeği artık biliyorsunuz. Havadaki reaktif oksijenlerdir. Havadaki iyonik olmayan oksijen molekülünün demirin paslanmasında hiç günahı yoktur. Sizce bu detay mı? Bence değil. Çok önemli bir ayrıntı.”
Kaynak: http://www.tip.hacettepe.edu.tr/actame…/…/sayi_2/baslik8.pdf
http://aquaponicshoust.blogspot.com.tr/…/multiple-sclerosis…
Not: Meraklısının okumasını tavsiye ederim:http://www.mustafaaltinisik.org.uk/21-adsem-01.pdf vehttps://en.wikipedia.org/wiki/Oxidative_stress
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz