Türkiye, yeni bir ”siyasi krizi”
kaldıramaz…
Necdet Buluz
Dikkat edilecek olursa, gerek Cumhurbaşkanı, gerek AK Parti kurmayları ve gerekse muhalefet partileri ülkede sanki hiçbir şey yokmuş gibi sürekli olarak” siyasi krizi” tırmandırma yarışı yapıyor. İç ve dışta sıkıntıların boyutu giderek artıyor.
Öncelikle önümüzdeki sorunlara kısaca bir göz atalım:
Güneydoğu’da terör örgütü PKK ile yapılan mücadelede sürekli şehit haberleri geliyor. Bir günde bile 7-8 şehit verdiğimiz oluyor. Sanki bütün bunlar “olağan” olaylar olarak görülüp değerlendiriliyor. Günde bir veya iki şehit haberi ile ayağa kalkan toplum, şimdi ard arda gelen şehitler karşısında susuyor.
Yetkililer “PKK’nın gücü bitti, terörün üstesinden geldik” diyor ama görülüyor ki terörün biteceği yok. Kaldı ki, PKK’lılar ilkbaharın gelmesi ile işi daha da azıttılar. Güvenlik güçlerimize sürekli bombalı tuzak kuruluyor.
Kilis, yanı başımızdaki IŞİD’çılar tarafından sürekli olarak taciz ateşi altında. Bugüne kadar 24 kişi hayatını kaybetti. 100’e yakın yaralı var. Kilis’te adeta hayat durma noktasına geldi. Halk korkudan sokağa çıkamıyor. Birçokları da ili terk etmeye başladı. Sıkıntının boyutları ise giderek büyüyor.
Başta PKK ve IŞİD’çı olmak üzere birçok canlı bomba içimizde dolaşıyor, herkes tedirgin ve korku içinde. “Terör endişesi ve korkusu” nedeni ile yurt dışından turist gelmiyor.
AB ile olan ilişkilerimiz “İyiye doğru yol alırken” birden bire ters döndü. AB, Türkiye’den “kriterleri yerine getirin” çağrısı yapıyor. Cumhurbaşkanı ve ilgili Bakanlar AB ile ipleri gerecek açıklamalar yapıyor. İş tam anlamı ile bir “kör düğüm” oldu.
En büyük müttefikimiz Amerika ile PKK’nın Suriye kolu PYD konusunda anlaşamıyoruz. Bu da iki ülke arasında iplerin gerilmesine neden oluyor.
Laiklik konusundaki tartışmalar hala sürüyor.
Bazı İslami cemiyet ve vakıflardaki yurtlarda “çocuk istismarları ve taciz” olayları tiksinti verici boyutlara taşmış bulunuyor.
Rusya ile uçak krizi ile başlayan süreç, hemen her alanda aleyhimize işliyor. Ruslar artık bizden ürün ithal etmiyor, vatandaşlarını da tatil için Türkiye’ye göndermiyor. Suriye topraklarına girmemize, insani yardım yapmamıza bile izin vermiyor.
3 milyon Suriyeli sığınmacı 81 ilimize yayıldı, toplumsal rahatsızlıklar tavan yaptı, sorunlara bir türlü çözüm bulunamıyor.
Turizmde başlayan durgunluk sektörün her kesimini felç etmiş durumda. Oteller kapanıyor, esnaf sinek avlıyor. İşletmeler kapılarına kilit vurmaya başladı.
Ekonomimizin ayarı giderek bozluyor. İşsizlik yine en büyük sorun olarak karşımızda duruyor. Dolar tutulamıyor. Paramız değer kaybediyor. Pahalılık enflasyonu körüklüyor.
Yeni bir sivil Anayasa’nın yapılması konusunda bile siyasi partilerin bir araya gelip, uzlaşı içine girmemesi bile başlı başına bir “siyasi kriz” değil midir?
PKK’nın siyasi uzantılarının Meclis çatısı altında bölücülük yanlı hareketleri karşısında beklenen olumlu adımların atılmasında bile tam bir kararlılık sergilenemiyor.
Milletvekili dokunulmazlıklarında bile siyasiler bir birine meydan okuyor ama, iş dokunulmazlıkların kaldırılmasına gelince herkes ayrı telden çalmaya başlıyor.
Daha sıralanması gereken birçok sorunumuz var. Bunlara yerimiz yeterli olmayacaktır.
Söylemek istediğimiz noktaya gelelim:
Önümüzde bu kadar ağır yük ve sorun varken, bizi yönetenler ve muhalefetin sürekli olarak gündem değiştirip, “siyasi kriz” üretmesi bu sorunların çözümüne çare olabilir mi? Meclis bile doğru dürüst çalışmıyor, iş üretemiyor. Meclis çatısı altında topluma örnek olması gereken milletvekillerinin tekme tokat birbirlerine nasıl girdiğini üzüntü ile izliyoruz.
Şimdi de bütün sorunlar bir kenara bırakılmış, bizi yönetenlerle muhalefet sanki ortada hiçbir şey yokmuş gibi şimdi de “Başkanlık” konusunda siyasi kavga ve kriz yaşanmaya başladı. Kılçdaroğlu “Kan dökülmeden Başkanlık sistemine geçiş olmaz” derken, Cumhurbaşkanı da Kılıçdaroğlu’nu “Millete, Meclise ve siyasete ihanet” etmekle suçluyor. İkili arasındaki kavga giderek kızışıyor.
Geçmişte de siyasiler ülke sorunlarını bir kenara bırakıp, ağız dalaşına giriyor, siyasi terbiye kurallarını alt-üst ederek adeta birbirlerine hakaretler yağdırıyorlardı. Kamuoyunun büyük tepkisini çeken bu tür siyasi kavgalar, birçok hükümetin ve siyasinin de sonunu getirdi. Çünkü kamuoyu her zaman siyasilerden, bizi yönetenlerden sorunlara çözüm üretmesini beklemiştir. Ağız dalaşına ve siyasi kavgalara da tepki göstermiştir.
Bugün de suskun olan kamuoyunun bu suskunluğu siyasileri aldatmasın.
Bu millet, sorunları unutanı, göz ardı edip, ülkeyi kaos ortamına sürükleyenleri, sürekli olarak “siyasi krizden” beslenmeyi adet haline getirenleri sandıklara gömmeyi, süpürmeyi bilmiştir.
Hiç değilse siyasiler geçmişten ders almasını bilsinler. Biz, bütün bu sıkıntıları ve sorunları değerlendirdiğimizde “Türkiye yeni bir siyasi krizi kaldıramaz” diyoruz.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Y