Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Op.
Dr. Mehmet Tahir Şam, diyabetli bir hastada retinopatinin yüzde 40 ila 45 arasında
olduğunu söyledi.
Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Op. Dr.
Mehmet Tahir Şam, son zamanlarda sık görülmeye başlayan Diyabetik Retinopati ile ilgili
yaptığı açıklamada, “Diyabetli bir hastada retinopatinin görülme oranı yüzde 40 ila 45
civarındadır. Bu oran hastalığın süresiyle artış gösterebilir. Erken safhada tespit edilen
hastaların tedavileri mümkündür. Bu sebeple hastaların hiçbir şikâyeti olmasa da yılda en 1
kez, 10 seneden sonra ise 6 ayda 1 kez muayene olmaları gerekmektedir” dedi.
“KÖRLÜĞE NEDEN OLABİLİR”
Şeker hastalığı, pankreas dokusundan salgılanan insülin hormonunun eksikliğine veya
etkisizliğine bağlı kan şekerinin yükselmesine sebebiyet verdiğini belirten Op. Dr. Mehmet
Tahir Şam, “Diyabetik retinopati, şeker hastalığına bağlı olarak gözün arka bölümünde ışığa
hassas bir doku olan retina tabakasının damarlarının etkilenmesiyle ortaya çıkan ve körlüğe
sebebiyet veren bir durumdur. Diyabetin tek tedavi edilebilir komplikasyonudur. Genelde iki
göz de etkilenir” şeklinde konuştu.
“RETİNA MUAYENESİ İHMAL EDİLMEMELİ”
Hastalığın başlangıcında hastanın hiçbir şikayetinin olmayabileceğine dikkati çeken Op. Dr.
Şam, “Bu hastalıkta bulgular zamanla ortaya çıkar. Buluğ çağı, gebelik, katarakt ameliyatı,
insüline yeni geçiş gibi dönemlerde muayene sıklaştırılmalıdır. Diyabetin sıkı kontrolü,
gerektiğinde insüline geçiş, kan lipit ve kolesterolünün ve diğer dahili problemlerin kontrol
altına alınması, sigarayı bırakmak hastalığın ilerlemesini yavaşlatır, ancak durdurmaz. Bu
sebeple kan şeker düzeyleri çok iyi kontrol edilse bile, retina muayeneleri ihmal
edilmemelidir” dedi.
KAN ŞEKERİ DEĞİŞİKLİLİKLERİ GÖRMEYİ ETKİLİYOR
Şeker hastalarında kan şekerinin hızlı değişiklikleriyle geçici görme bulanıklıklarının da
meydana gelişebileceğine de dikkati çeken Op. Dr. Şam, “Katarakt oluşumu, normal topluma
göre daha sıktır. Hastanın yakınması olmadan göz hekimine başvurması çok önemlidir. Erken
evrede Laser ışık yöntemiyle tedavi edilen hastaların yüzde 80 ila 90 civarındaki bir grubunda
körlüğü engellemek mümkündür. Tedavinin etkinliği ve yöntemleri, yaklaşık 40 yıllık
çalışmalarla ortaya konulmuştur. Lazer tedavisinin amacı, görmeyi hastanın başvurduğu
düzeyde tutmaya çalışmaktır” ifadelerini kullandı.
“RETİNANIN ESKİ ANATOMİK YAPISINA KAVUŞMASI HEDEFLENİR”
Tedavi için geç kalmış gözün içine 1 mm’den ince özel aletlerle girilerek vitrektomi ameliyatı
yaptıklarını söyleyen Op. Dr. Şam, “Bu operasyonda, göz içi sıvısı içindeki kanamaların ve
çekinti yapan bantların temizlenmesi ve retinanın tekrar eski anatomik yapısına kavuşması
hedeflenir. Temizlenen göz içi sıvısı yerine serum fizyolojik veya silikon yağı gibi başka bir
sıvıyla göz içi doldurulur. Bu tedavi için de bir süre olup, başarısı yine zamanlamaya bağlıdır.
Ameliyatın en sık görülen yan etkisi katarakt gelişimini hızlandırmasıdır” ifadelerini kullandı.
“UMUT VEREN ÇALIŞMALAR DEVAM ETMEKTE”
Usulüne uygun ve doğru zamanlanmış tedavilerle ve hastanın dahili problemlerinin kontrole
alınmasıyla diyabetik retinopati sebebiyle gelişen körlük oranlarının yüzde 5’e düştüğünün
altını çizen, Op. Dr. Şam şöyle devam etti: “En keskin gören nokta olan makula bölgesindeki
sıvı birikimi ve eksudalar da görmeyi daha iyi korumak için çalışmalara devam edilmektedir.
Bu amaçla, göz içine dışarıdan enjeksiyonlar uygulanmaktadır. Bu tedavilerin bir süresi
olduğundan enjeksiyonların tekrarı gerekebilir. Ayrıca ağızdan alınan bazı ilaçlarla bu
sinyalleri engellemek için yapılan çalışmalar da vardır. Tüm bu çalışmaların amacı, görmeyi
daha iyi hale getirmektir.”